BÜYÜYEMEZSEK KÜÇÜLÜRÜZ

“Bu durumda büyüyemezsek küçülürüz”

Yirminci yüzyılın başlarında

Osmanlı aydını bu sorunun muhatabıydı

Ülke gerçekten zor zamanlardan geçiyordu

Zaman bir karar verme zamanıydı

 

Zamanın muktedirleri

Kararlarını verdiler. Büyümeliydiler

“Bir büyüğün” yanında yer tuttular

Genel savaşın içine daldılar

Savaş bittiğinde küçülmüşlerdi

 

Büyüyemeyince küçülmek

Siyasetin fıtratında vardı

Ve o fıtrat öyle bir tecelli etmişti ki

Koca imparatorluk neredeyse

İstanbul’dan ibaret

Bir şehir devletine dönmüştü

 

Aynı yüzyılın

Aynı döneminin

Bir adım ötesinde

Kuvveciler

“Bağısız olmazsak büyüyemeyiz”

Mantığı ile yola çıktılar

Önce bağımsızlık mücadelesini

Başarıyla tamamlayıp

Bağımsız bir devlet kurdular

Arkasından

Bağımsız olduk artık büyümeliyiz

Demeye başladılar

 

Büyüme konusunda Kuvvecileri

İttihatçılardan ayıran konu

Büyümenin nasıl olacağı konusuydu

 

İttihatçılar büyümeyi

-Eski dünyanın mantığı ile-

Coğrafi fetihlerle gerçekleştirmeyi düşünmüş

Savaşa sarılmış, yenilmiş ve küçülmüşlerdi

 

Kuvveciler ise bağımsızlık zemininde büyümeyi

Coğrafyaların fethinde değil

Bilimin keşfinde arıyorlardı

En zor şartlarda maarif kongreleri topluyor

Eğitime ne kadar önem verdiklerini

Eğitim alanında yaptıkları

Yeniliklerle gösteriyorlardı

Bu yolda kaplumbağa misali

Yol alınırken…

 

Yeni bir yüzyılın gene başında

O cümle gene gündemimize düştü

“Büyüyemezsek küçülürüz”

 

Bu kez muktedirler

Gene usulden, usulden savaş

Söylemleri dillendiriyor

Gene “ordu sefere” Modunda

 

Eğitimde ise okulların

Tabelalarının ne olacağının kavgasındayız

 

Biz neden her tarihi olayı iki defa yaşıyoruz ki?

Eğitim sisteminin tekrarcı olması sebebiyle mi acaba

Author: Mehmet ÇEVİK

Bir yanıt yazın