Tek başına bir başına kolay hayat Zor olan, çok başına yaşamak Gene bir konu açıldı Unutuldu gene Dokuz düğüm olduğu boğazın Akla ilk gelenler sayıldı Öfke gene pirim yaptı Gene köşelerine çekildi taraflar Dar alanda bile paslaşmaz oldular Gene suratlar asıldı Küstüler darıldılar Gene miras yedi misali Zamanı harcadılar Oysaki ne mecalim Ne zamanım var Öfkeyi sürdürecek Sevgi daim Öfke anlık olsun diyorum Süreklilik olacaksa hayatta Daim olan sevgi olsun istiyorum
Leyla ipekçi sanatçı için diyor ki “En mahrem yerimize dokunan kişidir.” En mahrem yerimiz; yüreğimiz. Eğer kişi yaptığıyla Yazdığıyla söylediğiyle Yüreğimize dokunabiliyorsa Mahreminiz, en mahreminiz kabul ettiğiniz Yüreğinize girebiliyorsa o sanatçıdır Lamı cimi yok Niyet okumanın Niyet okuyarak yapılan işi Ve yapanı değersizleştirmenin Hakkı teslim etmeyerek Mahreminizi tartışmaya açmanın Bir anlamı olmasa gerek. Hakkı teslim edip edebinizle Açık yüreklilikle Yüreğime dokundu deyin Haz aldım deyin Temaşasına doyamadım deyin. Eline emeğine sağlık deyin Ama sanatçının niyetini Ve…
Bir hikâye anlatılır Akif’le ilgili Bir Almanya seyahati dönüşü Akife sorarlar; “Üstat Almanya’yı nasıl buldun” Akif’in cevabı kendine yakışır üsluptadır “İşleri dinimiz, dinleri işimiz gibi” Neden? Kaç yüz yıldır sorulmayan Sorulmadığı için yok sayılan Yok, sayıldığı içinde Gün geçtikçe büyüyen bir ur gibi Toplumun bünyesini saran bir gerçeklik bu Aslında cevabı da basit Batının dininin işimiz, İşimizin batının dini gibi olmasının sebebi Dinin tercih edilir olmaktan çıkıp Dayatılan din haline gelmesidir Eylem ile söylem arasında fark…
Türk adalet sisteminin Reforma değil Senaryoya ihtiyacı var. Hikâyesi olmayan adalet reformunun Adaleti daha da dayanılmaz hale getirdiğini Yaşayarak görüyoruz. Dünle ve dinle ilgili anlatılan Adalet hikâyelerinin Toplumsal vicdanda Kişisel ahlakta Ve kurumsal yapıda Akılla vicdanı Ahlakla adaleti Bir araya getiremediği de Getiremeyeceği de ortada Bize Toplumsal vicdanı tatmin edecek Bireye, adaletin verilen değil Hak edene verilen hak olduğunu anlatacak Kurumsal işleyişe ve personel özelliklerine dair Hisse çıkarılacak kıssa tadında hikâyeler lazım Toplumda Adalet,…
27 Mayıs; 1950 lerde Türk ordusunun İçine sokulan NATO virüsünün Depreşerek ülke siyasetine İnce ayar verme seanslarının ilkidir Bu tarihten itibaren NATO soslu Türk ordusu Türk siyasetinin başına Vesayetçi olarak atanmış Ve bu vesayetçi başı 27 Mayısta 12 Martta 12 Eylülde 28 Şubatta 15 Temmuzda Türk siyasetine Emperyalizmin çıkarları doğrultusunda İnce ayar vermiştir Adı darbe muhtıra ya da kalkışmada olsa Başarılıda ya da başarısızda görülse Görevini bi hakkın yerine getirmiştir 1950 ler de başlayan ve devam eden…