Kahvenin kahpeliği konusu Halil Erdoğan Cengiz ’in tarih ve toplum dergisinin bir sayısında yazdığı “kahvenin kirli çamaşırları” adlı makalenin bir alt başlığı Cengiz de hikayeyi 1820 yılında Hassa Ordu’yu Hümayunu Muhasebecisi Muhammed Şevket Efendi’nin ilginç bir yazısından aktardığını söylüyor. Hikaye şöyle “Geçmiş zamanlarda Yemen illerinde düşük ahlaklı bir kadın varmış. Öldüğünde müslüman ahali ölüyü yıkamaz, mezarlığına gömmez, hıristiyanların mezarlığına atar. Hıristiyanlarda düşük ahlaklı bu kadının cesedini mezarlıklarına reva görmeyip çıkarıp atarlar. Bir şeyh, ortada kalmış cesedi, müritleri vasıtasıyla…
Ortada Komedi kıvamında Bir dram var. İnsanlık dramı Sebep İnsanların, “İnsanların durumuna” değil Ortamına ağlaması Eksik olan “Adalet” Ve “Merhamet” Yani “insani haslet”
İklimler, kendi içlerinde yaşamayı prensip edinmiş bir erkekle bir Kadının, yani İsa ile Baharın “mutluluk” arayışlarını anlatan bir film. Mutluluk Mutluluk sözdür. Mutluluk sözle başlar Söz; insanın kendini ifade etmesi, Karşısındakini tanımlayabilmesidir. Sözü oluşturan kelimeler Ne kadar samimi, Ne kadar yerinde Ne kadar anlamlı Ne kadar kendi içinde uyumlu Ne kadar akustik ise Mutlulukta o kadar etkili ve kalıcıdır. Hani toplum tarafından kabul görmüş bir laf vardır. “söz uçar yazı kalır” şeklinde Bu laf, mutluluk söz konusu olduğunda pek geçerli…
14.53 tik tak tik tak olur mu hiç okumamak İstanbul un fethini konu alan Türk filmi 12 Şubat 2012 perşembe saat 14.53 te Türkiye deki 900 yakın sinema salonunda birden gösterime girdi. Cüneyt arkının yokluklar içinde çektiği kara murat fatihin fedaisinden 17 milyon dolarlık bütçeli fetih 1453 filmine ulaşmak Türk sineması için bir dönüm noktası. İstanbul un fethi Türk tarihi açısından zaten bir dönüm noktasıdır. Kişisel açıdan dönüm noktasıdır, siyasal açıdan dönüm noktasıdır ve evrensel…
Eskişehir’i severim. Eski zamanlardan bu yana gider gelirim. Eskişehir,eski şehirdi, Porsuk, pis kokular yayarak akarken bile, Şehrin üstüne eskilik bir kadermiş gibi çökmüşken bile İnsan ilişkileri nezih ve nezaketliydi. Uhulet ve suhuletle yaşanılan bir şehirdi Eskişehir. Sonra, bir akademisyen başkan seçildi. O eski şehir,yenilendi, Porsuk temiz akar hale geldi. Şehir üstüne sinmiş olan o eskilikten arındı. İnsan ilişkilerindeki nezihlik ve nezakete, Mekan olarak estetik ve güzellik kazandırıldı. Eskişehir gömlek değiştirdi. Türkiye’de “yaşanılabilir şehirler” sıralamasında bir numaraya yerleşti. …